(...) Hikâyenizin mevzuundan bana evvelce bahsetmiştiniz. Ben de size bir kasaba romanı yazmak niyetinde olduğumu söylemiştim. Fakat, doğrusu sizin eserinizi okuduktan sonra bu niyetimden vazgeçmek lüzumunu duymaya başladım. Çünkü siz, bu mevzuu o kadar yakından bir görüşle, o kadar benimseyip ve kavrayışla ifade etmiş ve tüketmişsiniz ki, bundan sonra herhangi bir kasaba romanının, ‘Nabi’nin Park Kahvesi’nden mülhem olmadığına kimseyi inandıramayız. |